Gülen ve ağlayan tiyatro maskeleri arasında karanlık şef bıçağı görseli.

Gastronomi hikâyeleri serisinin ilk yazısı ile karşınızdayım. Bu yazı serisinde sizlere gastronominin yalnızca tarifler ve tabaklardan ibaret olmadığını göstermek istiyorum.

Öyle ki karşınıza sizleri içten etkileyecek ve zaman zaman ruhun karanlık köşelerini betimleyecek öykülerle çıkacağım.

Artık size kısa bir tanıtım yaptığıma göre gastronomi hikâyeleri serimin ilk hikâyesi olan “Şefin Kanlı Mizahı”na başlayabilirim. 

Eğer gündüzleri profesyonel bir şef geceleri ise gizemli bir stand-up komedyeni olan Vedat Cruet’in tüyler ürpertici öyküsü için hazırsan başlıyorum.

Bölüm 1: Tuzlu Sırlar ve Tatlı Meraklar

Bunaltıcı sıcakta tenha sokakta takip edilen ürkütücü şef figürü.

Yaz ayının kavurucu sıcaklığı her zamanki gibi bunaltıcıydı. Her şeye rağmen restoranımızın mutfağında çalışmaya devam eden bendeniz biricik stajyeriniz Mira’ya hadi gelin de kulak verin.

“En azından restoranımız, karşıdaki La Chair gibi sabahtan akşama kadar sipariş almıyor! Hâlâ bu restoranın günün bu sıcaklığına dayanabilen müşterilere ve çalışanlara sahip oluşunu kavramış değilim.” diyerek akşamki servis için hazırlıklara devam ediyordum.

O sırada omzumda güçlü bir el hissetim.

“Sızlanmayı kes bakalım, Mira! Bahsettiğin o restoran Miden Sokağı’ndaki tüm mekanlardan daha fazla para basıyor. Ayrıca kavrayabilecek zekada olsaydın restoranımız “Tuzluk” o ucube Vedat Cruet’in mekanının altında kalmazdı.” diye söylendi executive şefimiz Aydın. 

Yani restoranın geri kalmasının sebebi yönetici şefimiz değilmiş de yeni stajyer benmişim. Daha neler be adam! Neyse bu konu hakkında daha fazla durmayacağım sonuçta mutfak apayrı bir dünya. Üstelik bu dayanılmaz sıcaklık eklenince kimin ne dediği sapıtabiliyor.

Fakat bu karmaşada Aydın Şef doğru bir noktaya parmak basmıştı. Dışarıdan tekin bir insana benzemeyen ama muazzam derecede başarılı olan Vedat Cruet’in sırrı neydi? Özelllikle imza yemeği olan “Et-i-can” tüm dünyadan ziyaretçi çekiyordu. 

Al işte, sana bir fırsat Mira! “Şefim, isterseniz Vedat Cruet’i yakın takibe alayım. Tabii ki tüm sorularınızı cevaplayamam fakat en azından birkaç ipucu elde edebileceğimi düşünüyorum.” diyerek ortaya bir fikir attım.

“Demek öyle küçük dedektif. İyi bakalım, akşamları birkaç saat erken çıkıp şu Vedat’ın peşinden git. Nerelere uğrar, ne içer ne yer hepsini öğren!” dedi Aydın Şef ve mutfaktan çıktı. Artık istasyonda yalnız kalmış ve akşamın planını yaratmaya koyulmuştum. 

Eğer ki başıma gelecekleri bilseydim yanımdaki sebzelerden ayrılmazdım. Bir dakika ama… Zaten ayrılmadım mı, kafam karışıyor…

Bölüm 2: Karanlık İzlerin Peşinde

Loş ışıklı korkunç stand-up sahnesinde şef kıyafetiyle gülen bir komedyen.

Akşam servisinin kapanışına daha 2 saat vardı. Şimdi restoranımızın en yoğun olduğu bu saat diliminde işten kaytardığım için biraz suçluluk duysam da artık çok önemli bir görevdeyim. Bunu unutmamalı ve Vedat Cruet’in gizemini çözmeliyim.

Şansa bakın ki Vedat, La Chair’den erken ayrılıyor gibi duruyor. İşte peşinden gidebileceğim bir ipucu yakaladım. Fakat bu yaz akşamında hissettiğim serinlik de ne? Neyse ince ceketim ve kısa adımlarımla Vedat’ı takip etmeye koyuldum. Bu işin artık geri dönüşü yoktu…

Yarım saatlik bir yürüyüşten sonra kendimi tek tük mekanların bulunduğu bir sokakta buldum. Şehrimizde gerçekten de böyle bir cadde oluşuna şaşırmıştım ancak daha da ilginci Vedat’ın girdiği bardı. 

“Çatal Perde” adlı bu barın önünde büyük bir gıda taşıma kamyonu bulunuyordu. Gerçekten de bu mekanda ne kadar da malzeme yeniyor, diye aklımdan geçirdim. Öyle ya da böyle daha fazla zaman kaybetmek istemediğimden Çatal Perde’ye giriş yaptım.

Gözüme ilk çarpan şey, bu barın bir stand-up gösterisi sergilemeye hazırlandığıydı. Birçok seyirci sırtı dönük bir şekilde loş ışıklı sahneye odaklanmış ve gösterinin başlamasını bekliyordu. 

“Bu kadar kötü ışıklandırmalı bir yerde bu kadar insan… Vedat Cruet’in anormal olduğunu biliyordum fakat böyle bir yerde stand-up izleyecek kadar tırlattığını düşünmemiştim. Hem bu sahneden nasıl bir komedi anlatısı çıkabilir ki? Çıksa çıksa cinayet itirafları çıkar!” diye kendi içimden söyleniyordum.

Belki de boyumu aşan bir işe kalkışmıştım. Aha, sahneye biri çıkıyor…

Bölüm 3: Mira’nın Kabus Gecesi

Korkunç gülümsemesiyle doğrudan bakan şef stand-upçı portresi.

Gözlerime inanamıyorum. Üzerinde şef kıyafetleri, yüzünde de kocaman bir  gülümsemeyle Vedat Cruet sahnedeydi! Kocaman bir alkış tufanı kopmuş ve seyirciler de ayağa kalkmıştı. Bu Vedat’ın ilk gösterisi olamazdı.

Ortalalık biraz sakinleştikten sonra gösteri başlamışa benziyordu. “Vay be, bak sen şu ünlü şefimize! Kırk yıl düşünsem Vedat’ın bir stand-up komedisinde yer alacağını hayal edemezdim. Nasıl olur da Aydın Şef’in bundan haberi olmaz? Neyse şov başlıyor gibi.” dedikten sonra sahneye odaklanmaya çalıştım.

Evet, odaklanmaya çalışıyorum ama bir şeyler… Bir şeyler gerçekten garip. Loş ışığın altındaki Vedat’a odaklanmaya çalıştığım her an başımda karşı koyulamaz bir ağrı yükseliyor. Ne yapalım, Vedat’ın sesi ile yetineceğiz artık. Hem komedyenimizin (!) görüntüsünü görmeyişimin beni daha iyi hissettireceğine şüphem yok.

Birkaç dakika geçmiş ve baş ağrımı biraz toparlamıştım. Şimdi Vedat’ın gösterisine ne zaman başlayacağını merak ediyorum. İşte ben düşünceli düşünceli tahta zemine bakarken muazzam bir kahkaha gürültüsü yükseldi.

Evet, mutfaktaki blenderlardan hallice olan bu ses tam bir gürültüydü. Artık midem daha fazla kaldıramıyordu, kendimi çıkışa doğru fırlattım.

Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Galiba bir şekilde kendimi eve atmayı başarmış ve o iğrenç yerden kurtulmuştum. Yüzümü yıkadıktan sonra dün akşamı zihnimde tekrar canlandırmayı denedim. “Vedat’ın tek bir kelimesini duyamadan yükselen kahkahalar… Yerim gerçekten de çok arkalardaydı. Belki de duyamayışım sebebi budur. Bu akşam tekrar gideceğim ve bu işi çözeceğim!” diye geçirdim kafamdan. 

Elim hızlıca telefonuma kaydı ve Aydın Şef’i aradım. Stajyer olduğumun farkında ve mutfaktan kaytarmanın ne gibi azarlar getireceğini biliyordum. Fakat içimi yiyen bu sıkıntıyı çözmeliydim.

Neyse ki Aydın Şef şaşırtıcı bir şekilde talebimi kabul etti ve telefonu hızlıca kapattı. Umarım kovulmamışımdır.

Bölüm 4: Kanlı Mizah

Stand-up gösterisinde sebze ve ete dönüşen kahkaha atan insanlar.

Bu olayı tek başıma çözmeliydim. Dün akşam Tuzluk Restoranı’ndan çıktığım aynı saatte evden çıktım. Gecenin soğukluğu artmış ve bu sefer üzerime kalın montumu almıştım. 

Şansa bakın ki Çatal Perde’nin yerini hatırlamam biraz zaman aldı. Kıyıda köşede kalmış bu lanet sokağı bir saatte anca bulabilmiştim. Vedat’ın stand-up gösterisi çoktan başlamış olmalıydı. Hızlıca bara giriş yaptım.

Loş ve çürük sebze kokulu bar tamamen doluydu. “Offf, bu koku dün de var mıydı? Üstüne üstlük arkada da yer yok. Neyse şu öndeki 2. sırada bir kişilik yer kalmış. Oturalım bakalım.” diyerek öndeki yere oturdum. Aslına bakarsanız belki de bu Vedat’ın gösterisini anlayabilmem için bir fırsattır. Sonuçta arka kısma ses filan gelmiyordu. Ama bu koku, öğğ… Kendini tutmalısın Mira, gösteri başlıyor!

Vedat Cruet, tüm tiksindiriciliğiyle sahnenin ortasına doğru yürüyordu. Tekrar düşünüyorum da aklım yine almıyor. Nasıl bu adam tüm dünyadan insanları çeken bir restorana sahip olabilir? Öyle bir restoran ki tüm rezervasyonlar aylar öncesinden kapılıyor.

Vedat’ın ağzını oynatışıyla tüm düşüncelerimden sıyrıldım ve kulaklarımı dikleştirdim. Fakat… Ses, ses hâlâ yoktu. “Hahaha! Şakası bu olmalı galiba. Ağzını oynatan ama ses çıkaramayan bir şef ve çürük sebze kokularının ahenki. Ne kadar da komik bir stand-up!” diye kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum. 

Artık sıkılmıştım ve yanımdaki seyircilere bakma isteğiyle başımı yana çevirdim. Evet, ışık o kadar loştu ki birkaç dakika aynı noktaya bakmak zorunda kaldım. Başlangıçta hareketimin kabalık olacağını düşündüğümden bu işe hiç girişmemiştim fakat şimdi bunu düşünemezdim. Evet, bir şeyler netlik kazanıyor.

Beyaz ve büyük gözler… Onlar, onlar her yerdeler. Derisi olmayan kanlı bir biftek mi? Yanındaki sandalyede ise kocaman bir domates kafalı bir canlı… Buradan kaçmalıyım, hem de hemen!

Ayağa kalmaya çalışıyorum fakat başım dünkü hâline göre daha kötü durumda. Çürük sebze kokusu burnumu tıkamak üzere ve yükselen son bir kahkaha tufanı kulağımı deliyor. İşte son bir kez sahneye bakıyorum. Elinde şef bıçağıyla ve kocaman gülümsemesiyle Vedat Cruet bana bakıyor:

“Et-i-can!”

Son Notlar

Karanlık ve boş bir stand-up sahnesinin ürkütücü atmosferi.

Sevgili okuyucum, “Şefin Kanlı Mizahı” ile başlayan gastronomi hikâyeleri serisinin böylece ilk yazısını tamamlamış bulunmaktayım.

Umuyorum ki Mira’nın tüyler ürpertici keşfi ve Vedat Cruet’in dehşet sırrı sizi de en az benim kadar etkilemiştir.

Unutmayın ki Cafer Can Yeşilyurt’un gözünde gastronomi dünyası sadece lezzetli yemeklerden ibaret değildir. Bazen en nefes kesici lezzettin arkasında karanlık sırlar ve beklenmedik gastronomi hikâyeleri yatabilir. Tıpkı Vedat Cruet’in “Et-i-can”ı gibi…

Öyleyse bir sonraki gastronomik kabusunuzda görüşmek üzere!

Gastronomi Hikâyeleri serisinin ikinci yazısı da artık yayında!

Faydalı Kaynaklar

  1. Black Comedy
  2. Executive Chefs
  3. Signature Dish
  4. BBC Food