
Newsletter Subscribe
Enter your email address below and subscribe to our newsletter
Enter your email address below and subscribe to our newsletter
Milyarlarca insana ev sahipliği yapan dünyamız, sayısız yemek kültürü ile kutsanmıştır.
Ne var ki çevremizde besinleri yalnızca temel bir ihtiyaç olarak gören birçok insan hâlâ mevcut.
Ama hayır, değerli okur!
Her nasıl geçmişte yemekler, temel bir insani dürtüden çok daha fazlasıysa bugün ve yarın da öyle olacak.
Çünkü yemek; kimliğimizi, anılarımızı ve yaşam tarzımızı şekillendiren çok katmanlı bir kavramdır.
Peki, yemek kültürü üzerine kısa bir uyarı yaptığıma göre artık 2014 yapımı The Hundred-Foot Journey (Aşk Tarifi) filminin incelemesine geçebilirim.
Filmimiz Fransız mutfağı ile Hint mutfağının kültürel farklarını ve de yemeğin çok boyutlu bir olgu oluşunu anlatıyor.
Eğer ki bir gastronomi öğrencisinin gözünden The Hundred-Foot Journey’i (Aşk Tarifi) anlamak istiyorsan doğru yerdesin!
Patlamış mısırlarınız 🍿 ile çikolatanın büyülü dünyası hakkındaki bilginiz tazeyse film tadında olan incelememize başlayalım!
Film, ana karakterimiz Hassan’ın (Manish Dayal) geçmişte yaşadığı birkaç önemli olay ile başlar.
Bu sahnelerde küçük bir çocuğun denizkestanesi koklaması ve annesiyle yemek yapması dikkat çeker.
Böylece Hintli aşçı Hassan, koku ve tat duyusu sayesinde geçmişiyle bugününü yemek üzerinden bağdaştırır.
Ancak bu bağıntı, annesini bir saldırıda kaybetmesi ve ailesinin Hindistan’dan göç etmesi gibi acı bir hatıra ile de ilişkilidir.
Acı içindeki Haji ailesi, babaları Papa’nın (Om Puri) önderliğinde ilk olarak İngiltere’ye daha sonrasındaysa Fransa’ya gider.
Bu yolculuk; Papa ve ailesi için yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda kültürel bir geçiştir.
Öyle ki ölmüş annenin aşıladığı yemek sevgisi, ailemize en doğru yeri bulana kadar rehberlik eder.
Böylece şans eseri kaldıkları bir Fransız köyü, Hassan’nın yeni evi ve aile restoranının kurulacağı konum olur.
Evet, yanlış duymadınız!
Hintli ailemiz, Hint ve Fransız mutfakları arasındaki devasa farklara rağmen burada bir restoran açmaya karar verir.
Bu noktada Haji ailesinin mutfağına ve kültürüne duyduğu güven ortaya açıkça çıkar.
Fakat gelin görün ki yeni restoranımızın tam 100 adım karşısında 1 Michelin yıldızlı bir Fransız restoranı bulunmaktadır.
Restoranın sahibi Madame Mallory (Helen Mirren) inatçı, Hint kültürüne önyargılı ve de oldukça rekabetçi bir şahsiyettir.
Bu yüzdendir ki Hassan’nın aşçılığı, karşılarındaki Fransız şefler tarafından küçük görülür.
Ancak tüm bu küçümsemelere ve etik dışı hareketlere rağmen Hassan kendini gelişime adar.
Bir yanda annesinden kalan baharat kutusu bir yandan da Fransız mutfağından kitaplar…
Hassan’ın bu süreçteki destekçisi, yeni tanıştığı ve rakibi olan Sous Chef Marguerite’tir (Charlotte Le Bon).
Rakip olmalarına rağmen Marguerite, Hassan’daki potansiyeli fark eder ve desteğini hiçbir zaman esirgemez.
Böylece zaman ilerlemiş, Maison Mumbai restoranı yerliler tarafından kabullenilmiştir.
Ancak inatçı Madame Mallory, 100 adım ötesindeki bu restoranın varlığını hâlâ kabullenmemektedir.
Ta ki korkunç bir olay olana kadar…
Hintli ailemizin restoranına kimliği belirsiz insanlar tarafından bir saldırı gerçekleşir.
Geceleyin gerçekleşen bu saldırıda restoranın mutfağı alevlere verilmiştir.
Ancak durumu erken fark eden Hassan hızlıca bir müdahalede bulunur ve ailesini uyandırır.
Böylelikle ailenin hızlıca uyanması ve saldırganların kaçması sonucu, çıkan alevler bir şekilde söndürülür.
Söndürülür söndürülmesine de Hassan’ın elleri birkaç hafta boyunca sargıda kalması gerekecektir.
Tüm bu yaşananlardan sonra ise kendimizi Madame Mallory’nin restoranında buluruz.
Madame Mallory, bu saldırıyı bir Fransız olarak kendisine yediremeyeceğini söyler ve şüphelendiği yönetici şefi (executive şef) kovar.
Kısa Yorum: Koskoca executive şef olmuş ve 1 Michelin yıldızlı bir restoranı yönetiyorsun. Uğraştığın şeylere bak.
Bu olayın sorumluluğunu üstlenen Madame Mallory, Hintli aileyle empati kurmaya başlar.
Böylece çok önemli bir şeyi tekrardan hatırlarız.
Aynı habitustaki insanlar, her ne kadar farklı yemek kültürleri ile ayrışsalar da günün sonunda önyargılarını bırakacaktır.
Daha sonrasında karşılarındaki kültürle etkileşime girecek hatta birbirlerini kabullenecektir.
İşte Fransız mutfağı ve Hint mutfağının karakterlerimiz çerçevesinde el sıkışması böylelikle gerçekleşir.
Tüm duyguları yansıtan yemek ise Hassan’ın omletidir.
Hassan, Madem Mallory’in yeni tavırlarıdan istifade eder ve harika bir omlet yapar.
Ellerinde sargılar olmasına rağmen Hassan, Madame Mallory’ye talimatlar vererek Hint kültürünün gücünü sergilemiştir.
Artık Hassan’ın Michelin yıldızlı bir restoranda çalışıp kendini gastronomi dünyasında kanıtlamasının zamanı gelmiştir.
Son cümlelerimin ardından film incelemesinin sonuna ulaştık, sevgili okurlar.
The Hundred-Foot Journey sadece bir aşçı filmi değil; aynı zamanda yemek kültürü üzerine güçlü mesajlar içeren bir eser.
Bir gastronomi ve mutfak sanatları öğrencisi olarak bu filmi izlemek bana şunu tekrardan hatırlattı:
Sayısızca dallanıp budaklanan kültürler, çatışmak yerine bir araya gelip yeni bir bütün de oluşturabilir.
Ve belki de yemekler, farklı kültürleri aynı tabakta buluşturmasıyla çok özeldir.
Cafer Can Yeşilyurt
Yazımdan keyif aldıysan yemek kültürünü sinema üzerinden ele aldığım “Sinema, Yemek ve Toplumsal Eleştiri” yazıma da mutlaka uğra!
Bu kısa bölümde “The Hundred-Foot Journey ile Yemek Kültürü” yazısını özetleyen sahneleri ve kavramları görebilirsin.
Gıda Transferi (Food Transfer) = Hassan’ın ailesinin Hint mutfağını Fransa’ya taşıması
Göç (Migration) = Ailenin Hindistan’dan İngiltere’ye ve ardından Fransa’ya uzanan yolculuğu
Tabular (Taboos) = Fransızların Hint mutfağına yönelik önyargıları ve kültürel kabuller
Hediye (Gift) = Marguerite’in, rakibi olmasına rağmen Hassan’a Fransız mutfağına dair kitaplar hediye etmesi
Yerelleşme (Localization) = Haji ailesinim geleneksel Hint tariflerini Fransız halkının damak zevkine göre yeniden yorumlaması
Yayılım (Diffusion) = Hint mutfağının Fransız köyünde kabul görmesi
Asimilasyon (Assimilation) = Başta Hint kimliğini koruyan Hassan’ın zamanla Fransız mutfağından gastronomik asimilasyon yoluyla etkilenmesi
Eski Tarif (Old Recipe) = Anneden kalan baharat kutusu ve geleneksel tarifler, geçmişin mutfak mirası
Kendi Kültürü (Own Culture) = Hint yemeklerine olan güçlü bağlar ve Hassan’ın kimliğini yitirmemesi
Koku (Scent) = Hassan’ın çocukken denizkestanesi koklaması
Yemekler Hatıradır (Foods Are Memories) = Geçmiş tariflerin Hassan için bir zaman kapsülü oluşu
Faydalı Kaynaklar