
Bilinçli tüketici nasıl olunur?
Bu soruyu kendime ciddiyetle sormaya başladığımda 2024’ün başlarındaydım.
Yirmili yaşlar yaklaşıyor ve çok önemli bir şeyin farkına varıyordum:
“Hayatta kendime koyduğum hedeflere ulaşmak istiyorsam beni bu yolculukta taşıyacak bedenimi en sağlıklı hâle getirmeliyim!”
Bu büyük uyanıştan sonra sağlıklı beslenme hakkında daha fazla şey öğrenmek istedim.
Aldığım dersler, bilinçli tüketici nasıl olunur gibi konularda temelimi çoktan oluşturmuştu.
Fakat daha detaylı bilgiler öğrenmek için Coursera üzerinden Stanford Gıda ve Sağlığa Giriş dersini aldım.
Bugünkü yazımda kurstan öğrendiğim en önemli kazanımları sizlerle paylaşacağım.
Sağlıklı beslenme yolundaki yaygın yanlışları fark edince çok şaşıracaksınız.
Gastronominin temel bilgilerine selam gönderen yazıma hazırsanız başlayalım! 🙂
1. Artan Şeker Tüketimi ve Obezite

Stanford Gıda ve Sağlığa Giriş dersinin ilk aşamasında değinilen konu İkinci Dünya Savaşı’ydı.
Bu savaş, insanlığa büyük korku yaymış ve akıl almaz etkilere sebebiyet vermişti.
Öyle ki savaş süresince yaşanan gıda kıtlığı korkusu günümüzde gıda sektörünün yönünü belirlemiştir.
Peki nasıl?
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından insanlık, olası bir gıda kıtlığına karşı seri önlemler almaya başladı.
Önlemlerin en büyük dezavantajıysa obeziteyi tetikleyen seri üretim gıda fabrikalarının ortaya çıkmasıydı.
Peki bu fabrikalar nasıl gelecek nesilleri obezite ile baş başa bıraktı?
İnsan vücudu alınan fazla kaloriyi yağa çevirmektedir.
Yeme alışkanlıklarımızı değiştiren gıda şirketleri ise ürettikleri ürünlerle yağ sorunları olan insanlar yaratmıştı.
Ayrıca bu gıdalar sağlığımızı gözeten değil, kâr odaklı ürünlerdi.
Zamanla firmalar sağlık bilincine sahip insanları da ikna edebilmek için yağ oranlarının azaltıldığını iddia etti.
Ancak yağ yerine şeker kullanımının artışı, tüm nesiller için daha vahim bir durum oluşturmuştu.
Şeker tüketimi her yaş grubunda artıyordu!
- Üreticiler açısından artan şeker kullanımıysa raf ömrü uzun ürünler anlamına geliyordu.
- Fakat artan şeker tüketimi insanlık için büyük bir sağlık problemine çoktan dönüşmüştü.
2. Gerçek Gıda Nedir ve Ne Değildir?

Yediğiniz besinler gerçek gıda mı yoksa boş kalori bombaları mıdır?
Kursun sonunda kendime yönelttiğim bu soruyu sizlere de sormak istiyorum.
Hazırsanız bilinçli tüketici olma yolundaki bu soruyu birlikte cevaplayalım.
Öncelikle bir gıdanın gerçek olup olmadığını anlamak için “besin yoğunluğu” kavramını bilmeniz gerekir.
- Besin yoğunluğu hesabında ürünün besinsel değerlerini (karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineraller) enerji içeriğine bölünüz.
Tahmin edileceği üzere işlenmiş gıdaların besin değeri düşük, enerji içeriği ise oldukça yüksektir.
Özetle işlenmiş gıdaların birçoğu boş kalori bombalarından ibarettir.
Bu nedenle sağlıklı bir yaşam hedefleyen bizler; işlenmiş gıdaları minimum seviyeye indirmeli ve “gerçek gıdaları” tüketmelidir.
Bunu yaparken bilmeniz gereken son bir bilgi daha var.
Ne yazık ki işlenmiş ürünlerin marketlerdeki yerleşimi aleyhinize çalışmaktadır.
Tüm dizilim aslında katkılı yiyecekleri daha fazla almanıza hizmet eder.
Bu yüzden bilinçli tüketici olma yolunda çokça çaba göstermeniz gerektiğini asla unutmayın!
3. Yaygın Yanlış Beslenme Alışkanlıkları

Son bölümde Stanford Gıda ve Sağlığa Giriş dersinden edindiğim beslenme felsefesini paylaşacağım.
Bu felsefeyle çevremizdeki besleneme alışkanlığının çoğunun aslında yanlış olduğunu öğreneceksiniz.
Öyleyse kurstaki eğitmenlerinden biri olan Michael Pollan’ın sözlerine kulak verelim:
“Yemek yiyin – çok fazla değil – çoğunlukla bitkisel gıdalar”
İlk kısım gerçek gıdalara gönderme yapar.
Yalnız ikinci kısım için bazı toplumların “tam doyma” alışkanlığına odaklanmamız gerekir.
Çocukken yeni ebeveyn olmuş ailem, “Çocuğum tam doymalı, tam doymamak aç kalmakla eşdeğerdir.” zihniyetiyle hareket ediyordu.
Bugünlerde ailem bu konuda bilinçlenmiş olsa da toplumun büyük bir kısmı hâlâ bu zihniyetti taşır.
Küçüklükten gelen tıka basa yeme alışkanlığı, sağlıklı beslenmenin bir biçimi değildir.
- Öyle ki her lokmamızın tadını çıkararak yediğimiz ve doyma kapasitemizin yaklaşık dörtte üçünü doldurduğumuz durum sağlığımız için daha doğrudur.
- Kısacası “Tamamen doydum” demek yerine “Artık aç değilim” demeliyiz.

Michael Pollan’ın son bahsettiği konuysa sağlıklı beslenmede çoğunlukla bitkisel gıdaların tüketilmesi yönündeydi.
Eti seviyor olabilirsiniz ancak bu gıdaların doymuş yağ oranları oldukça yüksektir.
Bu nedenle aşırı tüketildikleri bir diyette damar tıkanıklığı gibi birçok hastalığa davetiye çıkarırlar.
- 3. Bölümün Özeti: Tabaklarınızın yarısı doymamış yağlar açısından zengin bitkisel besinlerle, çeyreği et ürünleriyle ve geri kalan çeyreği ise tam tahıllar ile dolmalıdır.
- Böylece yaygın yanlış beslenme alışkanlıklarından uzak bir beslenme felsefesi kazanabilirsiniz.
Son Sözler: Bilinçli Tüketici Olmak Sandığınızdan Daha Kolay!

Günümüzün yoğun temposunda sağlıklı beslenmek zor gibi görünebilir.
Ancak doğru bilgilerle hareket edip bilinçli tercihler yaparsanız bu süreç sandığınızdan daha kolay hâle gelecektir.
Bugünden itibaren gerçek gıdaları tanıyın ve beslenme alışkanlıklarınızı bir gözden geçirin.
Sonrasındaysa sevdiklerinizle mutlu bir sofranın keyfini çıkarmak sizi bekleyecek!
Gastronomi Hikâyeleri serisinin dördüncü yazısı yayında! Hemen gel 🙂
Cafer Can Yeşilyurt
Faydalı Kaynaklar
- Stanford Introduction to Food & Health – Coursera
- Adam, Maya. Food Love Family: a Practical Guide to Child Nutrition. Cognella Academic Publishing, 2015. Amazon
- Pollan, Michael. In Defense of Food: An Eater’s Manifesto. Penguin, 2008.
- Pollan, Michael. The Omnivore’s Dilemma: A Natural History of Four Meals. Penguin, 2006. Amazon